Marka Strateji Danışmanı ve Yazar Didem Moralıoğlu, Perakende sektöründe marka olabilmek için fikirler üretiyor, marka algısını yeniden yaratıyor. Moralıoğlu bu hafta Perakende.org için iyi bir marka olmanın yollarını yazdı
Marka olmanın üç hali vardır. Katı, sıvı ve gaz…
Marka olmak, şirketin belirlediği vizyon ve hedefler doğrultusunda bulundukları sektörde ne kadar hacim kaplamak istediğiyle direkt olarak bağlantılıdır. Bu noktada kurumun kendisi için belirleyeceği hacim hedefi, yaratmak istediği markanın değeriyle yakından ilgilidir. Çünkü hacminiz ne kadarsa, markanız da o kadardır.
Buna göre katı hacimli bir şirket olarak markalaşmak imkânsızdır. Kalıpları olan, stabil, hareketsiz, yer ve şekil değiştiremeyen, sınırlarının dışına çıkmayı denemeyen bir vizyon, evrensel değişimin ihtiyaçlarını karşılayabilmek konusunda yetersiz ve kısır kalır. Katı hacimli vizyona sahip şirketler, bulundukları sektörden dışarıya taşmayı hayal dahi etmezler. Zamanın ve ihtiyaçların gerisinde kalarak süreç içinde küçülmeye ve yok olmaya başlarlar… Siz, siz olun; hacmi esnetin derim. Ne de olsa katı cisimler kolay kırılırlar, çabuk onarılamazlar.
Markalaşma süreciyle ilgili, sıvı hacimli şirketlerde durum biraz daha farklı kuşkusuz. Sıvı vizyona sahip şirketler, kendilerine yeni bir hedefler belirlemek konusunda cesur ve girişimcidirler. Fakat buna rağmen sınırları ve hacimlerinden dolayı handikapları vardır. Sürekli yerde akıyor olduklarından perspektifleri geniş değildir. Öngörüleri daha zayıftır. Düş kurup yaratmak yerine, yaratılmış düşler üzerinden ilerleyebilirler. Hacimlerine göre hedef kitle belirlerler. Yani sadece içini sıvıyla doldurabilecekleri kitlelere ulaşmak çabası içindedirler. Ne var ki tüketici kitle, içini sıvıyla doldurabileceğimiz kaplardan ibaret değildir.
İyi markalar, gaz halindeki şirketlerin eseridir. Her biçimde, her seviyede, her tüketiciye diledikleri an, diledikleri oranda ulaşabilme potansiyelleri vardır. Dolayısıyla gaz halindeki şirketler, mevcut hedef kitlenin potansiyelinin ne olduğuyla değil, kendi tercih ettiği kitlenin kim olmasını istediğiyle ilgilenir. Kendi kitlesini, kendi seçme lüksüne sahiptir.
Örneğin Ferrari böyle bir markadır. Geniş bir hedef kitlesine değil, kendi seçtiği profilde bir kitleye göre üretim yapar.
Jack Daniles, küçük bir fabrikada dünyanın en kaliteli viskilerinden birini üretirken kendisine bu denli kaliteli ve pahalı bir üretim yaptığı halde neden reklam vermediği sorulduğunda ne cevap vermiş biliyor musunuz? “İyiler bizi bulsun”
Sevgilerimle.