Markalar Yaşattığı His Kadar Markadır!

Marka Strateji Danışmanı ve Yazar Didem Moralıoğlu, Perakende sektöründe marka olabilmek için fikirler üretiyor, marka algısını yeniden yaratıyor. Moralıoğlu bu hafta Perakende.org için satın alma süreçlerindeki marka algısını ve asıl satılan unsurun ürün değil yaratılan his olduğunu yazdı
Başarmak için önce hissetmek gerekir sonra da hissettirmek (Robert Kevin)

Marka yaratma ve markayı koruma süreci analitik stratejilerden ibaret bir serüven değildir. Ne kadar çok analitik hamle o kadar çok başarı, diyemeyiz maalesef…
Hayal kırıklığına mı uğradınız?
Dakika bir gol bir o halde…

Üzgünüm ama markaların arkasında sadece güçlü analitik stratejiler yoktur. Çünkü marka olmanın temelinde his yaratabilme becerisi vardır. İşin en kolay yanı buymuş gibi görünse de oldukça iddialı bir deha ve sezgi kabiliyeti gerektirir. Tüketicinin algısında, ürüne bağlanma güdüsünü tetikleyebilecek doğru hissi yaratabilmek markalaşmanın hayati ve elzem kuralıdır.

Şunu unutmayın lütfen;
Yarattığınız his kadar markalaşabilirsiniz… Markaların birinci hedefi tüketicinin ihtiyacını karşılamaksa ikinci hedefi algısında his yaratabilmek ve onu ürüne davet etmektir. Üstelik bu süreci onun güvenini kırmamak konusunda tavizsiz ve prensipli davranarak hassasiyetle yönetmek zorundadır. “His” sattırmak derken ne mi kastediyorum?

Tamam, küçük bir örnek üzerinden yürüyelim o halde;
Mesela dolaplarınız her mevsime uygun farklı modellerde ayakkabılarla dolu olduğu halde, yeni çıkan modelleri takip eder, sizde kışkırtıcı ve karşı konulamaz “his” yaratanını aslında ayakkabıya hiç ihtiyacınız olmadığı halde gidip alırsınız değil mi? Hatta belki aldıktan sonra “Hay Allah, ben buna şimdi neden bu kadar para verdim ki durup dururken?” diye düşündüğünüz sürpriz alışverişleriniz olmuştur mutlaka değil mi?

Çünkü sizi o ayakkabıya doğru iten coşkuyu dizginleyememişsinizdir. Anlık bile olsa adını koyamadığınız bir bağlanma güdüsüyle yönelmişsinizdir o ürüne. Eğer o ayakkabıyı satın alırsanız, kendinizi daha şık, daha trend, daha popüler, daha özgüvenli, daha mutlu, daha pozitif ve her şeyden önemlisi “daha iyi” hissedeceğinize inanmışsınızdır. Algınız, markanın doğru stratejiyle yolladığı mesajı almıştır ve bu mesaj sayesinde, o ayakkabıyla kendinizi daha iyi hissedeceğiniz fikrine sizi kolaylıkla ikna etmiştir.

Hem ayrıca ekonomik açıdan da markanın güven teminatı altındasınızdır. Elinizi korkak alıştırmamanızın temelinde biraz bu da yatar kuşkusuz. Dolayısıyla ödemesini taksitle yapabileceğiniz bir ürün sayesinde deneyimleyeceğiniz şahane coşkuyu, sizi motive edecek o eşsiz hissi ertelemek istemezsiniz ve ayakkabıyı satın alırsınız.

İşte buna bingo derler!
Marka algınızı doğru yönetmiş, hedefe ulaşmış, alışverişi tamamlamıştır. Dikkat ederseniz, marka size ihtiyacınız olanı değil, algınızda coşku yaratan ürünü satmıştır, konforunuzu da güvence altına almış, dilediğiniz zaman ürün iadesi yapabileceğiniz konusunda içinizi rahatlatmış, alışverişle ilgili hiçbir aksilik yaşamayacağınızın garantisini vermiştir. Korkmadan kaygı duymadan özgürce arzuladığınız o coşku hissini yaşama fırsatını size cömertçe sunmuştur.
Markalar bu yüzden tercih edilirler zaten…

Sosyal Medya'da Paylaş:
Facebook
Twitter
WhatsApp
Telegram