Pazarlama ve Marka Yönetim Danışmanı Didem Moralıoğlu, Perakende sektöründe marka olabilmek için fikirler üretiyor, marka algısını yeniden yaratıyor. Moralıoğlu, geleneksel PR’cılığın öldüğünü ve yeni düzene ayak uydurabilmek için dijital PR’cılığa ağırlık verilmesi gerektiğini Perakende.org için yazdı.
Günümüzde, artan ziyaretçi sayılarıyla milyonlara ulaşan internet dünyası, yazılı basınla oldukça rekabetçi bir konuma geldi. Dolayısıyla, geleneksel PR öldü yaşasın dijital dünya diyenlere cevabım, dijital PR, geleneksel PR’ın bir ayağı haline gelmiş durumdadır şeklinde olacak. Hitap edilen kitle büyüdükçe dijital medya daha güçlü bir hal aldı. Evet, doğrudur ama bir markanın büyümesi doğru iletişimle olur. Marka ve itibar yönetimi açısından tek bir PR yaklaşımının tek başına yeterli olmayacağı ve online-offline PR entegrasyonunun mutlaka birbirine paralel olarak yürütülmesi gerektiği artık çok aşikardır.
Burada, dikkat edilmesi gereken en önemli nokta Dijital PR’ın tek başına bir işe yaramayacağıdır. Dijital PR, geleneksel PR’ın online ortamlarda devamlılığını sağlaması adına var olmalıdır. Dolayısıyla, Dijital ve geleneksel PR’da çift yönlü iletişim önemlidir. Her iki sürecin tamamı birbirini kapsar nitelikte olup, geleneksel medyayı etkileyen, metin, haber ve krizlerin tamamı dijital mecraları da etkilemekte olup, bu durum bazen krizlerini büyümesini de sağlamaktadır. Bu nedenle çalışanlar her iki sürece de hâkim olmalıdır. Dijital PR’ın kendini öne çıkaracağı nokta ise, çift yönlü bir iletişime sahip olması, bu da hedef kitleden gelen problem veya sorulara anından geri dönüş yapılması olmalıdır.
Dijital dönüşümü yakalamak yalnızca yeni teknolojileri kullanmakla gerçekleşmez, öngörülmesi gereken nokta müşterinin yakın gelecekte neye değer vereceğidir. Bu yüzden şirketlerin yalnızca üstün teknolojiye sahip olmaları değil, geleneksel PR planlarının yanında, dijital stratejilerinin olması gerekir. Aslında marka yönetmek, ürün ve hizmetleri yönetmekten çok, insanlarla güven ve duygusal bağ kurma işidir. Müşteriler yalnızca ürünlere bakarak karar vermezler, yapılan birçok araştırmaya göre tüketiciler yalnızca mantıkla değil duygularıyla karar verdiklerini söylüyor.